Mal Paylaşımı Davası
Boşanma Davalarında Mallar Nasıl Paylaşılır?
1926’dan Önceki Dönemde Boşanmada Mal Paylaşımı
1926 yılından önce Türk Hukuku’nda karı-koca mal rejimi kavramı ve buna ait çeşitli kurallar yoktu. Eşlerden her birinin kendi mallarında eskisi gibi zilyet ve bunlara tasarrufta zilyet olması, yani tam anlamıyla mal ayrılığı vardı. Kocanın, eşini her an boşanma hak ve yetkisine sahip olması karşısında kadının kendi malları üzerindeki hak ve menfaatleri tam olarak sağlanmış oluyordu.
1 Ocak 2002’den önce edinilen mallarda da kadının hakkı olabilir:
743 sayılı Medeni Kanun ise, yasal mal rejimi olarak mal ayrılığını (md.170) kabul etmekle beraber, onun yanında mal birliği ve mal ortaklığı gibi iki farklı mal rejimini de düzenlemiş böylece de eşlere farklı üç mal rejimi türünden dilediğini seçebilme imkânını sağlamıştı.
1 Ocak 2002’de 4721 sayılı yeni Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesinden önceki dönemde yapılan evlilikler için mal ayrılığı sistemi benimsenmiştir.
Yani bir evlilik 1 Ocak 2002’den önce başlamışsa ve evlilik sözleşmesi de yapılmamışsa, evliliğin bu döneminde eşlerin adına kayıt ettirdikleri mal varlıkları kimin adına kayıtlı ise onun olur. Bu dönemlerde evin geçimi erkekler tarafından sağlanır, kadınlar ise çalışmazdı. Evlilik içinde alınan mallar da genellikle erkek adına kayıt edilirdi.
Bu dönemde kadınların, kocalarının mal varlığında hakkı bulunmuyor; ancak çalışarak evin geçimine katkıda bulunan kadınlar ile ziynetler veya ailesinin katkılarıyla vb. şekilde eşinin edindiği mala katkı yapılması hali bu kuralın istisnasını oluşturuyor.
2002 Yılından Sonraki Dönemde Boşanmada Mal Paylaşımı
4721 sayılı Türk Medeni Kanun Dördüncü Bölüm’de “Eşler Arasındaki Mal Rejimi” başlığı altında 202- 281. maddeleri arasında eşler arasındaki malî ilişkiler, özellikle Medeni Kanunun öngördüğü çeşitli mal rejimlerinde eşlere ait olan malların yönetimi, mallardan yararlanma, mallar üzerinde tasarrufta bulunma ve eşlerin bu konudaki sorumlulukları, üçüncü kişilerin mal rejimleri karşısındaki durumları gibi konular düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler karşısında, aralarındaki yasal mal rejimini değiştirmemiş eşlerin 1 Ocak 2002 tarihinden önceki malvarlıklarına 743 sayılı Kanun’a göre mal ayrılığı, 1 Ocak 2002’den sonraki malvarlıklarına ise edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanacaktır. Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü, başka bir mal rejiminin kabulü, mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine karar verilmesiyle sona erer.
Edinilmiş malların tasfiyesi sırasında alacağa ilişkin olmak üzere değer artış payı alacağı ve katılma alacağı olmak üzere iki taleple karşılaşılabilir.
Kural olarak, 1 ocak 2002’den sonra bir eşin edindiği mal varlığının değerinin yarısı diğer eşe aittir. Diğer eşin çalışması, çalışmaması hatta fiili olarak aynı evde yaşıyor olup olmamaları dahi önemli değildir.
Mal Paylaşım davalarında hangi taleplerde bulunabilirsiniz?
Mal paylaşım davasında tarafların sadece 3 talebi olabilir:
1- Katkı payı alacağı (sadece 2002 öncesi edinilen mallar veya mal ayrılığı rejimi seçilmişse bu rejim döneminde edinilen mallar için)
2- Katılma payı alacağı
3-Değer artış payı alacağı.
Uygulamada bu konuda çok sıkıntı yaşanmakta ve farklı isimler altında ne istendiği bilinmeyen şekilde dilekçeler yazılmaktadır. Bu da hem davaya bakan hakimin hem de hesaplama yapacak bilirkişinin konuları karıştırmasına sebebiyet verebilmektedir. Ayrıca her ne kadar rejimin tasfiyesi tek olmakta ise de bir taraf dava açtıktan sonra karşı tarafın da alacağı var ise ya karşı dava ya da başka bir davanın birleştirilmesi ile bu davada tek hesap yaptırılması tarafların lehine olacaktır. Bu yüzden talep konuları üzerinde özenle çalışılmalıdır. Bu konuda davaya bakacak olan avukatınızdan ziyade iş sahiplerinin nelerin ne zaman edinildiği, hangi mallar satılarak hangi malların satıldığı (mümkünse belgeli olarak) doğru ve net olarak beyan edilmelidir.
Yargıtay’ın önceki içtihatlarında katkı payı alacağına ilişkin olarak zamanaşımı boşanmanın kesinleşmesinden itibaren 10 yıl idi bu konuda hiçbir tartışma bulunmamaktaydı. Fakat katılma alacağı ve değer artış payına ilişkin zamanaşımı bir süre 10 yıl sonrasında ise 1 yıl olarak kabul edilmiş, bu sebeple de uygulamada çoğu zaman hak kayıpları yaşanmaktaydı. Zira 1 sene içerisinde dosya bilirkişiden dönmemişse taraflar birbirlerinden tam olarak ne bedel isteyeceği konusunda sıkıntı yaşamaktaydı. Fakat Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17 Nisan 2013 tarihli 2013-8-375 E. 2013-520 K. Sayılı kararı ile artık bu konudaki çelişkiler giderilerek bu davaların dahi zamanaşımı 10 yıl olarak belirlenmiştir.
Edinilmiş mal rejimi ne zaman başlar ne zaman biter?
Rejim evlilikle başlamaktadır. 1 Ocak 2002 tarihinden önce evlenmiş çiftler için ise bu süre 1 Ocak 2002 tarihinde (başka mal rejimi seçmedilerse) başlamaktadır. Rejimin bitiş süresi ise ölüm gerçekleşmişse ölüm anında, başka 1 Ocak 2002’den sonra başka mal rejimi seçildiyse o tarih, boşanma davası açıldıysa davanın açıldığı tarihtir. Boşanma davası reddedilirse rejim bitmiş sayılmayacaktır, çünkü mal rejimi tasfiyesi boşanmaya bağlı bir sonuçtur.
1 Ocak 2002 tarihinden itibaren eşler başkaca bir mal rejimini seçmedilerse (şu anda bilindiği kadarıyla çiftlerin neredeyse yüzde yüze yakını başka bir mal rejimi seçmemiştir) kural mal rejimi olan EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA rejimine tabiidirler. Bu mal rejiminde iki tane mal türü vardır: Edinilmiş mal ve kişisel mal. Edinilmiş mal evlilik birliği içerisinde (ve 1 Ocak 2002 tarihinden sonra) eşlerin hiçbir katkısı olmasa dahi edindikleri malların tümüdür. Kişisel mal ise sadece o eşe ait olup diğer eş tarafından istenemeyecek mallardır.
Katkı payı: 1 Ocak 2002 tarihinden önce bir eşin diğer eş üzerine kayıtlı olan malına (kişisel mal) yapmış olduğu katkılardır. O dönemde mallarda ortaklık olmadığı için çalışma hayatında kazanılan ücretler, kendi ailesinden gelen bağışlar vs. ispatlanmak kaydıyla katkı payı olarak talep edilir. Bu dönemde alınan mal kimin üzerine kayıtlı ise onun sayılmakta, karşı tarafa ise bu malın alımında kendisinin de katkısının olduğunu ispatı gerekmektedir. Yani 2002 sonrasındaki gibi çalışmayan eşin dahi malda katkısı bulunması durumu bu dönemde alınan mallar için geçerli değildir.
Kişisel mal: Bu mallar mal rejimi tasfiyesinde talep edilemeyen kişilerin paylaşmaya girmeyen ve evlilik birliği içerisinde edinilen kazanımlarla karşılığı ödenmeden elde edilen mallardır. Bu sebeple de diğer kalem olan edinilmiş maldan çok net ve somut şekilde ayrılabilmektedir. Fakat uygulamada bazen hangi malların kişisel mal olduğu konusunda tereddütler yaşanabilmektedir. Tarafların evlenmeden önceki malları kişisel maldır. Mirasla gelen mallar kişisel maldır. Eşlerden yalnız birinin kullanımına yarayan mal kişisel maldır (biriktirme amacı olmayan takılar kadının kişisel malıdır) Manevi tazminat alacakları kişisel maldır. Yine kişisel mal yerine geçen değerler de kişisel maldır. Adı zikredilen bu malların hiçbirisi tasfiye esnasında malın sahibi taraftan talep edilemez. Fakat bu malın değerinin artmasına bir katkıda bulunulmuşsa o zaman değer artış payı olarak miktar oranlanarak bulunan bedel kişisel mal sahibinden alınabilir.
Edinilmiş mal: Eşlerin evlilik birliği içerisinde ve karşılığını ödeyerek (çalışma karşılığı) edindikleri mallardır. Sosyal güvenlik kurumunun yaptığı ödemelerle personele yardım amaçlı sandıkların ödediği ödemeler de edinilmiş maldır. (PMF tablosuna göre muhtemel ölüm yaşı ile emekli olduğu dönem ve boşanma davasının açıldığı tarih orantılanır) Çalışma gücü kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar. Kişisel malların gelirleri (diğer eşin kişisel malı olan dairenin kirası gibi) Edinilmiş mal yerine geçen değerler de edinilmiş mal sayılır. Kanun koyucu bunları örnekleme olarak saymış olup; ispatlandığı takdirde burada yazmayanların dahi edinilmiş mal sayılması mümkündür. Dolayısıyla eşlerden birisi çalışıp diğeri hiç çalışmasa bile bu kıstaslara uyan mallar edinilmiş mal sayılmaktadır. Kanun koyucu burada emek veya çalışmayı nazara almamış, aksine eş çalışmasa da malda payı olduğunu kabul etmiştir. Yine kanun koyucu aksi ispatlanamadıkça evlilik birliği içinde edinilen tüm malların edinilmiş mal olduğunu kabul etmiştir.
Değer artış payı: Bir eşin edinilmiş malından diğer eşin kişisel malına ya da kendi kişisel malından edinilmiş malına yapmış olduğu katkının tasfiye anındaki orantılanan halidir. Fakat bu orantılamada hiçbir şekilde katılan miktarın altında hesap yapılamaz (bu konu en çok arabalarda yaşanmaktadır. Malum araba zaman geçtikçe değeri düşen bir mal olduğundan matematiksel orantıda katılan değerin düşmesi kaçınılmaz olacaktır. Fakat düşüş var ise katılan bedel dikkate alınmalıdır. Kooperatif daireleri yargıtayca ayrı tutulmuştur.
Şirket Hisselerinin Paylaşımı Nasıl Olur?
Boşanma davalarında sıkça karşılaşılan durumlardan bir tanesi de eşlerden birinin ortağı olduğu şirketteki hissesinin paylaşımıdır.
Eşin 1 Ocak 2002 tarihinden sonra çalışmaları karşılığında kazandıkları ile kurduğu, ortak olduğu şirketlerdeki hisse değerleri ve bu hisselerin gelirleri üzerinde diğer eşin edinilmiş mallara katılma rejimi dolayısıyla hakkı bulunmaktadır.
Şirket hisseleri eğer 2002 yılından önce elde edilmiş ise, hisse sahibi eşin kişisel malı olarak kabul edilir. Bu nedenle şirketin hisse değeri paylaşıma tabi tutulmaz.
Şirket hissesinin 2002’den sonra ve evlilik süresi içinde elde edilmiş olması halinde, şirket hissesinin değeri edinilmiş mal olarak kabul edilerek, istisnai durumlar dışında, mal paylaşımına dahil edilebilir.
Her iki durumda da şirket hissesi nedeniyle elde edilen gelirler , tıpkı kira gelirinde olduğu gibi, edinilmiş mal kabul edilerek paylaşıma dahil edilir.
Paylaşım yapılırken, hisselerin yarısı değil, değerinin yarısı paylaşılacaktır.
Boşanma davasında mal kaçırmanın önlenmesi için tedbir koyulabilir mi?
Boşanma davası sırasında mal kaçırmanın önlenmesi için hukuken mallara tedbir konulamaz. Bu kanun yeni olduğu için ülkenin çeşitli yerlerinde farklı uygulamalar söz konusu olabiliyor. Ancak kanuna ve Yargıtay içtihatlarına göre boşanmada mal kaçırmanın önlenebilmesi için boşanma davası ile birlikte mal rejiminin tasfiyesi davası da açılmalı. Bu dava açılmadan boşanmada mal kaçırmanın önlenmesi için eşin malvarlığı üzerine tedbir koyulması yanlış olacaktır.
Boşanma olmadan malların paylaşılamayacağı doğru mu?
Bu da tam doğru bir ifade değil. Eşler birbirlerine geçen kişisel mallarını boşanma davası açılmadan da isteyebilirler. Eşler arasındaki cebri icra yasağı kaldırılmıştır. Eşler birbirine dava açıp hakkını alabilir.
Edinilmiş mal adı verilen, evlilik sırasında çalışma karşılığı alınan malların ise boşanma davasını açınca paylaşılmasını isteyebilirler.
Boşanmadan sonra mal paylaşımı davası açılmasında zamanaşımı süresi nedir?
Mal rejimi nedeniyle talep hakları 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Önceden 1 yıllık zamanaşımı kabul ediliyordu, ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu aldığı bir kararla 1 yıllık zamanaşımı süresinin 10 yıl olarak uygulanması gerektiğine işaret etmiştir.
Mallar yarı yarıya mı paylaşılacaktır?
Hayır. Malların artık değeri kalırsa onun yarısı taraflara aittir. Yani özetle malların tasfiye tarihindeki değerinden denkleştirme, değer artış payı ve borçları düşüldükten sona geriye kalanın yarısı taraflara aittir.
Bu malların hangi tarihteki değeri hesaplanacaktır?
Tasfiye anındaki değerlerin sürüm değeri esas alınır. Yani bu da demektir ki tasfiye davasının muhtemel sona ereceği tarihteki değeri hesaplanmalıdır.
Mal rejiminin tasfiyesi boşanma davasında mı talep edilmeli, ayrı bir dava mı açılmalı?
Mal rejiminin tasfiyesinden doğan dava ve talepler boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, uygulamada boşanma davasında talep edilmesi halinde tefrik edilerek, bekletici mesele yapılmaktadır. Bu konudaki… içtihatlar oturmuş olup örneğin Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2005/1208 E., 2005/4267 K. ve 17.03.2005 tarihli kararında “Davacı-davalı kadının istediği eşya, borsa hesabı, mal rejimi nedeniyle binadan alacak, araca katkı bedeli ile ilgili istem, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, bu istemler ancak boşanma davası ile ilgili hüküm kesinleşip tasfiye gündeme geldiğinde karara bağlanabilir. Bu nedenle bu konudaki dava ve istemler tefrik edilerek boşanma ile ilgili davanın bekletici mesele yapılması ve sonucuna göre karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.” denilmektedir.
Mal rejimi ile ilgili taleplerin boşanma davasında ileri sürülmesi, boşanma dava dilekçesinde mal rejimi ile ilgili taleplerin yeterince açıklanmamasına veya tefrik kararının geç verilmesi halinde (uygulamada bazen kararla birlikte verilmektedir) mal rejimi ile ilgili delillerin yeterince toplanılmamasına neden olmaktadır.
Mal rejiminin tasfiyesi dava dilekçesinde sonuç ve istem kısmında ne talep edilmelidir?
Bu davalar alacak davaları olup, kural olarak bu tür davalarda ayni talepte bulunulamaz. Mal rejiminin tasfiyesi neticesinde ortaya çıkan alacak “katılma alacağı” olup, katılma alacağı kanundan doğan bir alacak hakkıdır. Kural olarak ayni talepte bulunulamayacağı için dava dilekçelerinde “taşınmazın 1/2 hissesinin iptali ve tescili, taşınmazın müşterek mülkiyete çevrilmesi” gibi talepler yanlış taleplerdir. Talep edilecek olan mal rejiminin tasfiyesi ve müvekkil lehine doğacak …….. TL katılma alacağının tahsilidir.
Tasfiyede ayni talepte bulunulamaz kuralının bir istisnası TMK md. 226/II hükmüdür. Buna göre tasfiye sırasında, paylı mülkiyete konu bir mal varsa, eşlerden biri kanunda öngörülen diğer olanaklardan yararlanabileceği gibi, daha üstün bir yararı olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını ödemek suretiyle o malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyebilir. Örneğin paylı mülkiyete konu taşınmazın bir eşin işyerine çok yakın olması, aynı apartmanda ailesinin yaşıyor olması vs gibi durumlarda üstün yararı olan eş ayni talepte bulunabilecektir.
Yine bir ayni talep de TMK 240. maddede bulunmaktadır. Bu madde sadece ölüm halinde uygulanır, boşanma halinde uygulanmaz. Buna göre “Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir.”
“Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.”
“Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir.”
2002 Öncesinde edinilen mallar için ayrı bir dava açmak gerekir mi?
1 Ocak 2002 tarihinden sonra açılan boşanma davalarında (1 yıl içinde sözleşme yapılmamışsa), evlilik tarihinden 1 Ocak 2002 tarihine kadar eski mal rejimi, 1 Ocak 2002’den dava tarihine kadar yasal mal rejimi uygulanır ve tasfiye buna göre yapılır. Yani bu evliliklerde iki mal rejimi vardır ancak iki mal rejimine ait talepler tek bir davada talep edilir.
Davalı taraf olarak karşı dava açılmasına gerek var mıdır?
Teorik olarak tasfiye çift taraflıdır. Ancak usul hukuku açısından usulüne uygun bir dava veya karşılık dava açmayan eş yönünden artık değer ve katılma alacağı hesabı yapılmaz. Aynı şekilde davalı olarak değer artış payı talebimiz varsa karşı dava açılması gerekmektedir.
Anlaşmalı boşanmalarda mal rejiminin tasfiyesi nasıl düzenlenmelidir?
Tarafların “başkaca bir talebim yoktur” beyanı yeterli midir?
Anlaşmalı boşanmalarda mal rejimi tasfiyesi şu şekilde belirtilebilir: “Eşler, müşterek haneden kendilerine ait eşyaları aldıkları gibi evlilik birliğinin devamı süresince edindikleri malların tamamını işbu protokolde görüldüğü şekil ve şartlarda paylaşmış bulunmaktadır. Her iki taraf da birbirlerinden edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamındaki katılma alacağı, değer artış payı alacağı veya mal ayrılığı rejimi dönemindeki katkı payı alacağı veya herhangi başka bir alacak talebinde bulunmayacaklarını kabul ve taahhüt ederler.”
Anlaşmalı boşanma davasında yapılan boşanmanın eki niteliğindeki istemlere ilişkin açıklamalar boşanma davasının eki niteliğinde olmayan mal rejiminden kaynaklanan katılma alacağı yönünden bağlayıcı nitelikte değildir.
Bu konuda Yargıtay 8. H.D.’nin 07.07.2009 tarih, 2061-3690 sayılı kararında “Dava mal rejiminden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir. Davacının boşanma davasının 17.05.2007 tarihli yargılama oturumunda “…her ay 2000 YTL yoksulluk nafakası istiyorum, bunun dışında maddi ve manevi başka bir isteğim yoktur…” şeklindeki ifadesi TMK’nun 174. maddesinde düzenlenen maddi ve manevi tazminat ile aynı kanunun 175. maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakasına ilişkindir. Yargıtay HGK’nun 27.05.2009 gün 2009/2-158 E. 2009/217 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi, bu tür açıklamalar boşanma davasının eki niteliğinde olmayan mal rejiminden kaynaklanan alacak davaları yönünden bağlayıcı nitelikte değildir.
Tanıma veya tenfiz kararı verildiğinde mal rejimi ne zaman sona erer?
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun m. 59 hükmüne göre “Yabancı ilamın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder” kuralına dayanarak edinilmiş mallara katılma rejiminin tanıma ya da tenfizine karar verilen yabancı mahkeme kararının dava tarihinden değil yabancı mahkeme kararının tanıma ya da tenfizi kararının kesinleştiği andan itibaren sona ereceği savunulmuştur.
Ancak Yargıtay 8. H.D. yabancı boşanma davasının açıldığı tarihte mal rejiminin sona erdiği görüşündedir. (Y. 8. H.D. 19.10.2009, 2342-4941 ve Y.8 H.D. 20.10.2009, 3620-5010)
Katılma alacağı hangi deliller ile ispat edilir?
Mal rejiminin tasfiyesi davasında her tür delilden yararlanılabilir, tanıkla ispat edilebilir.
Katkı payı ve değer artış payı arasındaki fark nedir?
Değer Artış Payı, katkı payı talebinin yeni adıdır. Daha önce katkı payı alacağı Yargıtay içtihatları ile şekillenmişti. Bu madde ile aile hukukunda özel bir alacak talep hakkı getirilmiştir. Katkı payı ile değer artış payı arasındaki fark; değer artış payında malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesap yapılır, katkı payında ise malın dava tarihindeki değerine göre hesap yapılır.
Örneğin 100.000 TL’ye alınan bir taşınmaza davacının 10.000 TL katkısı vardır ve dava tarihinde taşınmazın değeri 200.000 TL, tasfiye (karara en yakın tarih) tarihinde ise taşınmaz 250.000 TL’dir. Katkı payı hesabı yapılacaksa;
Katkı Oranı= 10.000/100.000
Katkı Oranı=1/10
Katkı Payı= 200.000 x 1/10
Katkı Payı= 20.000 TL
Değer Artış Payı Hesabı Yapılacaksa;
Katkı Oranı= 10.000/100.000
Katkı Oranı=1/10
Değer Artış Payı= 250.000 x 1/10
Değer Artış Payı= 25.000 TL
Denkleştirme ve değer artış payı arasındaki fark nedir?
Değer artış payı alacağı bir eşin, diğer eşin herhangi bir malına yapmış olduğu katkıyı ifade eder. Denkleştirme ise bir eşin kendi malları arasındaki değer kaymalarını ifade eder.
“Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir.”
Katkı oranı değer artış payından olduğu gibi hesaplanacaktır. Denkleştirme hesabı yapılırken katkı yapılan malın değeri düşmüş ise bu takdirde değer artış payından farklı olarak değer azalması dikkate alınır.
Örneğin, eşlerden biri 40.000 TL’ye alınan bir mala edinilmiş mala, miras yolu ile kendisine kalan 15.000 TL’yi eklemiş ve tasfiye tarihinde bu malın değeri 30.000 TL’ye düşmüşse,
Katkı Oranı= 15.000/40.000
Katkı Oranı=%37,5
Denkleştirme Alacağı= 15.000 x %37,5
Denkleştirme Alacağı= 11.250 TL
Eşlerden birine ait olmayan ya da elden çıkarılmış mallarla ilgili talepte bulunulabilir mi?
Edinilmiş maldan bahsedebilmek için kural olarak o malın mülkiyetinin eşlerden birinde olması gerekir. Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi aşamasında hesaba katılacak olan mallar ve değerler, eşlerin mal rejimin sona ermesi anındaki mülkiyet durumlarına göre değerlendirilir. Yasal mal rejiminde evlilik devam ettiği sürece eşler kural olarak tüm malları üzerinde mülkiyet, yönetim ve tasarruf yetkisine sahiptir. Bu sebeple mal rejimi devam ederken eşlerin edinilmiş malı tasarruf etmesine engel bir durum yoktur. Hatta bu emredici hükümdür, eşler bazı malvarlıklarını elden çıkarmayacakları, diğer eşin rızası ile tasarrufta bulunacakları konusunda sözleşme yapamazlar. Ancak bir eşin mülkiyetinde bulunmadığı halde bazı malvarlığı değerleri “eklenecek değerler”den kabul edilebilir. Bu istisnai hüküm dışında, mal rejiminin sona ermesi anında, bir eşin mülkiyetinde bulunmayan mallar tasfiyede dikkate alınmayacaktır.
Eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla bir taşınmazı devretmesi halinde, ayrıca bir Tasarrufun İptali Davası açamaya gerek var mıdır?
Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:
1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler.
Eşin burada ispatlaması gereken kötüniyet ve kasıttır. İşlemin muvazaa nedeni ile geçersiz olup olmadığı tartışılmayacaktır.
Böyle bir durum olduğunda malın devredildiği tarihteki sürüm değeri esas alınır. (Satış değeri değil sürüm değeri)
Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
Bu konuda benzer bir diğer madde de “üçüncü kişilere karşı dava”dır. “Tasfiye sırasında, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir.”
Bu madde karşılık alınarak yapılan devirler için uygulanmaz.
Dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
Borçlu eşin alacaklıları katılma alacağı ile ilgili talepte bulunabilir mi?
Eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi bitmeden bir eşin katılma alacağı hakkı henüz belirlenmemiş olup, bir beklenen hak niteliğindedir. Bu sebeple tasfiye sona erinceye kadar borçlu eşin alacaklıları bu katılma alacağı beklenen hakkını takip edemeyeceklerdir.
Buna karşılık mal rejimi sonlandıktan sonra eşlerin tasfiyeyi talep etmeleri halinde borçlu eşin alacaklısının tasfiye sonucu oluşacak katılma alacağına başvurması olanaklı olmakla, katılma alacağı müstakbel alacak olarak haczedilebilir.
Davaya müdahil olunması?
Ö.U. Gençcan borçlu eşin alacaklısının da borçlu olan eşin diğer eşten değer artış payı alacağının bulunup bulunmadığı konusunda bir tespit davası açabileceği görüşündedir. Zeytin’e ve Gençcan’a göre alacaklı, müstakbel değer artış alacağını haczettirmesi halinde diğer eşe ya da mirasçılarına karşı tasfiye davası da açabilir.
Zina halinde katılma alacağı nasıl hesaplanır?
“Zina veya hayata kast nedeni ile boşanma halinde hakim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir”
Bu düzenleme İsviçre Medeni kanununda bulunmamaktadır. Meclisteki tartışmalar sonucunda eklenmiştir. Bu düzenleme edinilmiş mallara katılma rejimin mantığına aykırıdır. Yasal mal rejiminin mantığı eşlerin evlilik süresince karşılığını vererek elde ettikleri mallarda diğer eşin de emek ya da katkısının olduğudur. Eşler arasında paylaşımın kusura bağlanması doğru değildir. Ancak bu maddenin uygulanması için boşanma kararının TMK m. 161 veya m. 162’ye dayanılarak karar verilmelidir.
İleride mal rejiminin tasfiyesinde bu maddeden yararlanmak isteyen eş, boşanma davasını terditli olarak da açabilir.
Evliliğin ölüm sebebiyle sona ermesinin mal rejimine etkisi nedir?
Ölüm halinde öncelikle mal rejimin tasfiyesi yapılır daha sonra miras payları belirlenir. Miras payından doğan ve Sulh Mahkemelerinde görülen davalarda, Aile Mahkemesindeki tasfiye davası bekletici mesele yapılacaktır.
Katılma alacağında zamanaşımı süresi nedir?
Yasal mal rejimi kuralları içinde katılma alacağına ilişkin özel bir zamanaşımı süresi yer almamaktadır. Bu konuda bunun Borçlar Kanunu kapsamında bir alacak hakkı olduğundan yola çıkarak zamanaşımının da 10 yıl olduğunu savunanlar olduğu gibi (B.K. 125) M.K. 178 gereği 1 yıllık zamanaşımı olması gerektiğini savunanlar da vardır.
En son Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin verdiği kararda zamanaşımı 1 yıl olarak kabul edilmiştir. (YARGITAY 8. H.D. 2009/873 E., 2009/2621 K., Tarihi: 26.05.2009)
1 yıllık süre boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren başlayacağı için, her iki tarafın da boşanma açısından kararı temyiz etmemiş olması halinde boşanma açısından karar kesinleşeceğinden süreye dikkat edilmelidir.
Islah: Yargıtay 8. H.D. 15.12.2009, 4703-6119 “…..davacı vekili söz konusu taşınmaz için 19.200 TL alacak isteğinde bulunmuşsa da ıslah dilekçesiyle taşınmaza ilişkin alacak miktarını 64.050 TL ye çıkardığını bildirmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesiyle ıslah ile artırılan miktara karşı zamanaşımı def’inde bulunmuştur. HUMK’un 84. maddesine göre, dava sonuçlanıncaya kadar eldeki dava kapsamında ıslah yapılabileceğinden davacı tarafından yapılan ıslah ile artırılan miktar için zamanaşımının geçtiği düşünülemez….”
Katılma alacağının ödenmesinde borçlu eşin ileri sürmesi gereken nelerdir?
“Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir. Ayni ödemede malların sürüm değeri esas alınır.”
Bu hak borçluya kanun gereği tanınan seçim hakkıdır. Alacaklının buna itiraz hakkı, hakkın kötüye kullanılması dışında yoktur.
“Katılma alacağının ve değer artış payının derhal ödenmesi kendisi için ciddi güçlükler doğuracaksa, borçlu eş ödemelerinin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir.
Ayni ödeme ve erteleme için talep gerekmektedir ancak takas re’sen hakim tarafından göz önünde tutulur.