Mirasın Reddi – Mirastan Feragat – Mirasçılıktan Çıkarma – Vasiyetnamenin İptali

1- Mirasın Reddi

Miras bırakanın ölümü ile birlikte, geride kalan malvarlığında mirasçılar el birliğiyle malik olur ve borçlardan da müteselsilen sorumlu olur. Mirasın reddi, miras bırakanın geride bıraktığı mal varlığının bir bütün halinde kabul edilmediğinin beyanından ibarettir. Ancak ret beyanı bazı yasal koşullara tabi tutulmuştur.

Ret Hakkı Sahibi: Yasal mirasçılar mirası ret hakkına sahip olduğu gibi, atanmış mirasçılar da mirası reddedebilir.

Mirasın Hükmen Reddi,

  • Miras bırakanın öldüğü tarihte ödemeden aczi açıkça belli ise veya resmen tespit edilmişse, miras reddedilmiş sayılır.

Önemle belirtmeliyiz ki, mirasın hükmen reddine ilişkin davalarda Yargıtay kararlarına göre, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının özellikle değerlendirilmesi gerekmektedir.

İcra takibi sonunda aciz vesikası düzenlenmesi halinde terekenin borca batık olduğu kabul edilir. Aksi halde terekenin borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak, bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler, tapu müdürlüğü v.b. Kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı gözönünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerekir.

(Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E. 2016/13823 K. 2017/7231 T. 4.10.2017) 

Ödemeden aciz bir miras bırakanın mirasını reddeden mirasçılar, miras bırakanın alacaklarına karşı ölümünden önceki beş yıl içinde aldıkları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü oldukları ölçüde sorumludurlar. İyiniyetli mirasçılar, yalnızca geri verme zamanındaki zenginleşmeleri oranında sorumlu olur.

Ancak, olağan eğitim-öğretim giderleri ve adet üzere verilen çeyizde mirasçıların böyle bir sorumluluğu yoktur.

Mirası Ret Süresi: Mirası ret süreye tabi olup,

Yasal mirasçılar mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe, miras bırakanın ölümünü öğrendiklerinde,

Vasiyetname ile atanmış mirasçılar ise, miras bırakanın işbu tasarrufunun kendilerine resmen bildirilmesinden itibaren üç ay içinde mirası reddetmelidir.

Koruma önlemi olarak tereke yazımı varsa, terekenin yazımı işleminin sona erdiği, sulh hakimi tarafından mirasçılara bildirildiğinde, yasal ve atanmış mirasçılar bu bildirim tarihinden itibaren 3 ay içinde mirası reddedebilir.

İcra ve İflas Kanunu’nun 53/1. maddesine göre de:

‘’ Terekenin borçlarından dolayı ölüm günü ile beraber üç gün içinde takip geri bırakılır. Mirasçı mirası kabul veya reddetmemişse bu hususta Kanunu Medenide muayyen müddetler geçinceye kadar takip geri kalır.’’

Şu halde, murisin ölümü üzerine, tereke borçlarından dolayı üç gün ve devamındaki üç aylık süre ile mirasçılar hakkında takip yapılamaz. Takip yapılırsa, işbu takibe ilişkin memur işlemi süresiz şikayete tabi olup, haksız takibe maruz kalan mirasçılar icra hukuk mahkemesinde şikayet haklarını kullanabilir.

Ret Şekli: Mirasçılar, mirası reddettiğini sulh mahkemesine yazılı veya sözlü beyanla bildirmelidir. Bu beyan, hakimce bir tutanakla tespit edilir. Ret beyanı, kayıtsız ve şartsız olmalıdır; yani, ret herhangi bir şarta bağlanamaz.

Şayet mirasçılar, süresi içinde ret beyanında bulunmazsa, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olurlar.

Önemli sebeplerin varlığı halinde sulh hakimince yasal/atanmış mirasçılara ret için ek süre tanınabilir veya yeni bir süre verilebilir.

Aşağıdaki mirasçılar, mirası reddedemez.

Mirasçı,

  • Ret süresi sona ermeden ‘’mirasçı’’ sıfatıyla tereke işlemlerine karışmışsa,
  • Terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan işlemler yapmışsa,
  • Miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yaparsa,
  •   Tereke mallarını gizler veya kendine mal ederse mirası reddedemez.

Mirasın Reddinin Hukuki Sonuçları:

Yasal Mirasçılar Açısından,

Mirası ret beyanı, yalnızca reddeden mirasçı açısından sonuç doğurur. Mirası reddeden yasal mirasçının payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, diğer hak sahiplerine geçer. Altsoyun tamamının mirası reddi halinde miras, sağ kalan eşe geçer.

Atanmış Mirasçılar Açısından,

Atanmış mirasçı mirası reddederse payı, miras bırakanın en yakın yasal mirasçısına geçer. Ancak miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufu ile başka bir sonuç öngörmesi de mümkündür.

En Yakın Yasal Mirasçıların Tamamının Mirası Reddi Halinde, 

Bu halde Sulh Mahkemesi, mirası iflas hükümlerine göre tasfiye eder. Tasfiye sonucunda artı bir değer kalması durumunda, kalan değer mirası reddetmemişler gibi mirasçılara dağıtılır.

Mirasın Reddinde Alacaklıların Korunması,

Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı alacaklılarına zarar verme kastıyla mirası reddederse, alacaklılar veya iflas idaresi, şayet kendilerine yeterli güvence verilmezse, ret tarihinden itibaren 6 ay içinde reddin iptali için dava açabilir. Şayet mahkemece ret iptal edilirse, miras resmen tasfiye edilir. Bu tasfiye neticesinde eğer ki reddeden mirasçının payına bir şey düşerse bu miktardan, önce itiraz eden alacaklı olmak üzere alacaklıların alacakları ödenir. Buradan arta kalan değerler ise, şayet ret geçerli olsa idi bundan yararlanacak mirasçılara verilir.

Mirasçı mirası reddetmeden ölürse, ret hakkı kendi mirasçılarına geçer.

Mirası reddetmeden ölen mirasçının mirasçıları, kendilerinin miras bırakanına mirasın geçtiğini öğrendikleri tarihten itibaren 3 ay içinde mirası reddedebilir. Ancak, kendilerinin miras bırakanından geçen mirasın reddi için mirasçıya tanınan süre dolmadıkça, bu süre sona ermez.

Mirasın reddi, var olan mirasçılık hakkının tümüyle kabul edilmemesine imkan tanıyan bir hukuki kurum olup, iradi ret ve hükmi ret olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. 

Mirası Reddetme Hakkına Kimler Sahiptir?

Mirası reddetme hakkı yalnız yasal ve atanmış mirasçılara ait olup murisin vasi tayin ettiği kişilerin mirası reddetme hakkı yoktur. 

Mirasın İradi Reddi-Mirasın Hükmi Reddi

  • İradi Ret: Mirasın, yasal ve atanmış mirasçılar tarafından süresi içerisinde açıklanan beyanla reddedilmesidir. 
  • Hükmi Ret: Miras bırakanın, ölümü tarihinde ödemeden aciz olduğunun açıkça belli olması veya bu durumun resmen tespit edilmesi halimde mirasın, kanun gereği reddedilmiş sayılmasıdır. Ödemeden aciz olma, tereke borçlarının, tereke alacakları ve terekede bulunan diğer malvarlığı değerlerinden fazla olması halidir.

Mirası Reddin Süresi

Mirası ret hakkı yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış kanuni bir hak olmakla birlikte bu hakkın kullanılması hak düşürücü süreye tabi tutulmuştur. Yasal ve atanmış mirasçıların ret hakkını kullanabilecekleri süre Türk Medeni Kanunu’nun 606. Maddesinde düzenlenmiş olup, bu süre 3 aydır.

Mirası Ret Süresinin Başlangıcı

  • Yasal mirasçılar: Miras bırakanın ölümünü öğrendikleri andan, şayet mirasçı olduklarını daha sonra öğrendiklerini ispat ederlerse bu tarihten,
  • Vasiyetname ile atanmış mirasçılar:Miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten

itibaren 3 ay içinde mirası reddetmelidir.  

Mirası Ret Süresi Bakımından Özel Düzenleme

Mirasın reddi için öngörülen hak düşürücü süre, kural olarak yukarıda belirttiğimiz tarihlerde başlar. Ancak, ‘’koruma önlemi olarak terekenin yazımı’’  durumu için, TMK m.607, özel bir düzenleme öngörmüştür. Sulh Mahkemesi hakimi, koruma önlemi olarak terekenin yazımı işleminin sona erdiğini yasal ve atanmış mirasçılara bildirecektir. Yasal ve atanmış mirasçılar, bu bildirim tarihinden itibaren 3 ay içinde mirası reddedebilecektir. 

Ret Hakkının Geçmesi ve Mirası Reddin Süresi

  • Mirası Reddetme Hakkını Kullanmadan Ölen Mirasçının Durumu

Mirası reddetme hakkı yasal ve atanmış mirasçılara ait olmakla birlikte mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı, kendi mirasçılarına geçmektedir. 

Mirası reddetme hakkını kullanmadan ölen mirasçının mirasçıları, mirasın, kendi miras bırakanlarına geçtiğini öğrendikleri tarihten itibaren 3 ay içinde mirası reddetmelidir. Ancak bu süre, kendi miras bırakanlarından geçen mirasın reddi için, mirasçıya tanınan süre dolmadıkça sona ermeyecektir. Daha açık bir ifadeyle, mirası reddetme hakkını kullanmadan ölen kişinin mirasçılarının mirası ret hakkı, kendi miras bırakanları için sahip oldukları ret hakkı süresiyle koruma altına alınmıştır. 

  • Ret Hakkının Daha Önce Mirasçı Olmayanlara Geçmesi

Mirası ret hakkı, birinci durumda belirttiğimiz gibi, bu hakka sahip mirasçının bu hakkı kullanmadan ölmesi ile kendi mirasçılarına geçebilir. 

Bu durumun yanında, miras, mirasın reddedilmesi sonucunda daha önce mirasçı olmayan kişilere de geçebilir. Öncesinde mirasçı olmayan, mirasın reddedilmesi üzerine mirasçı sıfatını kazanan kişiler, önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten itibaren 3 ay içinde mirası reddetmelidir.

2- Mirastan Feragat

Mirastan feragat, bir mirasçının miras bırakanı ile yaptığı bir sözleşme ile yasal mirasından kendi istek ve iradesiyle vazgeçmesidir. Mirastan feragat ve mirasın reddi konusu kısmen de olsa benzer bir amaca yönelik işlemler olarak görülüyorsa da, hukuki sonuçları itibariyle, aralarında önemli farklar bulunmaktadır.

Öncelikle bu iki hukuki durumun farkına değinmekte fayda bulunmaktadır.

Mirası ret, mirasçının tek taraflı irade bayanıyla olurken; mirastan feragat, mirasçı ile miras bırakan arasında resmi şekilde akdedilen bir feragat sözleşmesi ile gerçekleşir. Mirası ret, altsoyu etkilemez ve reddeden ölmüş gibi değerlendirilerek miras altsoyuna geçer. Mirastan ivazlı feragat halinde ise feragat, altsoy için de sonuç doğuracağından altsoy da bu feragatten etkilenir. İvazsız feragat halinde ise feragat, yalnızca feragat eden mirasçı açısından sonuç doğurur.

 Görüldüğü üzere her iki hukuki kurumun da doğuracağı sonuçlar farklı olup, bu sonuçlar diğer mirasçıların miras payına etki edecektir.

Mirastan Feragatin Türleri

Mirastan feragat, bir mirasçının miras bırakanı ile yaptığı bir sözleşme ile yasal mirasından kendi istek ve iradesiyle vazgeçmesidir. Feragat eden mirasçı, mirasçılık sıfatını kaybeder. Miras bırakan, feragati için mirasçıya bir karşılık vermişse feragat ivazlı(karşılıklı) olur, aksi halde feragat ivazsız (karşılıksız)dır.

Mirastan ivazlı feragat halinde,

Aksi sözleşmede öngörülmemişse, mirasçıya bir karşılık sağlanmak suretiyle mirasçının mirastan feragati, feragat edenin altsoyu için de sonuç doğurur. Mirastan feragat sözleşmesi, ‘’belli bir kişi lehine’’ de yapılabilir. Lehine feragat sözleşmesi yapılan kişi mirasçılık sıfatını kaybederse, feragat de hükümsüz kalır.

Feragat Edenlerin, Tereke Alacaklılarına Karşı Sorumlulukları,

Mirasın açıldığı sırada, tereke borçları karşılamıyorsa ve mirasçılar da borçları ödemiyorsa, feragat eden ve feragat edenin mirasçıları, feragat için miras bırakanın ölümünden önceki 5 yıl içinde miras bırakandan aldıkları karşılıktan mirasın açılması sırasındaki zenginleşmeleri oranında sorumlu olur.

Feragatin Şekli,

Mirastan feragat sözleşmesi bir miras sözleşmesi olduğu için, sözleşme yapanlar ayırt etme gücüne sahip-ergin olmalı ve kısıtlı olmamalıdır. Miras sözleşmeleri, resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmelidir.  Dolayısıyla işbu sözleşme Noter huzurunda yapılabilecektir. Adi yazılı şekilde mirastan feragat sözleşmesi yapılması mümkün değildir.

Mirastan Feragatin Sonuçları,

Şayet mirasçı, miras bırakan ile yaptığı bir sözleşmeye istinaden karşılık alarak mirastan feragat ederse, bu feragat altsoyu da etkiler ve altsoy da feragat etmiş sayılır. Ancak şayet mirastan feragat ivazsız ise, yalnızca feragat edeni etkiler, altsoya etki etmez.

3- Mirasçılıktan Çıkarma

Kimi zaman en yakınımızdaki insanların annemizin, babamızın, çocuklarımızın hatta eşimizin bize veya yakınlarımıza karşı davranışları mazur görülmeyecek derecede ağır olabiliyor. Böyle durumlarda, genellikle “ miras bırakan”, vefatından önce muvazaalı işlemler yaparak (gerçek işlemi saklamak amacıyla görünürde farklı bir işlem yapmak; bağış yaptığımız halde satış gibi göstermek gibi)  bu kişinin hukuken hak kazandığı miras payını almasını engellemek istiyor. Ancak, bu tür işlemler hukuki olarak geçersiz olduklarından, miras payı etkilenen kişiler tarafından iptal ettirilerek, “miras bırakanın” aslında istemediği bir kişinin mirastan pay almasına sebebiyet verebiliyor. Kanun koyucu sınırlı hallerde, “miras bırakan” saklı paylı mirasçıların mirasçılıktan çıkarılmasına olanak vermiştir.

Hangi hallerde mirasçının mirastan çıkarabileceğine geçmeden önce saklı paylı mirasçıların kimler olduğunu hatırlatmak gerekir. Kanuna göre saklı paylı mirasçılar; “miras bırakanın” anne ve babası, çocukları, çocuklarının altsoyları, eşidir. Diğer mirasçıların saklı payı bulunmadığından, “miras bırakan” onların payı üzerinde tasarruf ederek, saklı payı olmayan mirasçıları mirasından mahrum bırakabilir.

Kanuna göre, saklı paylı mirasçının sınırlı hallerde mirasçılıktan çıkarılması mümkün olup, bu haller şunlardır;

  1. Mirasçı, “miras bırakana” veya “miras bırakanın” ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse,
  2. Mirasçı, “miras bırakana” veya “miras bırakanın” yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse.

Kanun koyucu, mirasçının, “miras bırakana” veya “miras bırakanın” aile üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesini mirasçılıktan çıkarma sebebi saymış ancak yükümlülüklerin önemli ölçüde yerine getirilmemiş olmasını aramıştır. Yargıtay kararlarında, mirasçının aşırı ilgisizliği, kapıyı açmaması, telefonları yüzüne kapatması, “miras bırakanın” onur ve haysiyetini gözetmemesi, vekalet yetkilerini kötüye kullanması, uyuşturucu satması veya kullanması, “miras bırakanı” gereksiz yere tıbbi müşahede altına aldırması, ıskat sebebi olarak görülmüştür.

Bir diğer çıkarma sebebi ise, mirasçının “miras bırakana” veya “miras bırakanın” yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemesidir. Mirasçının mutlaka ceza alması gerekmez. Ancak, ceza hukuku anlamında suçun oluşması gerekir.

Mirasçılıktan çıkarma, ancak ölüme bağlı tasarrufla yapılabilir. Uygulamada genellikle vasiyetname ile yapıldığı görülmektedir. Mirasçılıktan çıkarmanın geçerli olması için, “miras bırakanın” buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmesi gerekir. Çıkarma sebebinin varlığı ispat edilemez veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmezse, saklı paylı mirasçı saklı payını alabilir. Ancak “miras bırakan” çıkarma sebebinde açıkça yanılmışsa, bu durumda, çıkarma geçersiz olur. Mirasçılıktan çıkarılan kimse, çıkarılmaya itiraz ederse, sebeplerin varlığını çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına ispatlamalıdır.

Mirasçılıktan çıkarılan kişi, mirastan pay alamaz, tenkis davası açamaz. “Miras bırakan” başka türlü tasarrufta bulunmuş olmadıkça, mirasçılıktan çıkarılan kimsenin miras payı, o kimse “miras bırakandan” önce ölmüş gibi, mirasçılıktan çıkarılanın varsa altsoyuna, yoksa “miras bırakanın” yasal mirasçılarına kalır. Mirasçılıktan çıkarılan kimsenin altsoyu, o kimse “miras bırakandan” önce ölmüş gibi saklı payını isteyebilir. Örneğin,  “miras bırakan” çocuklarından birini mirasçılıktan çıkarırsa, mirasçılıktan çıkarılan kişinin çocuğu(altsoyu), mirasçılıktan çıkarılan, “miras bırakandan” önce ölmüş gibi mirastan pay alabilir. Ancak “miras bırakan”, bu kişiye verilecek miras payı üzerinde tasarrufta bulunmuşsa, bu ihtimalde, mirasçılıktan çıkarılanın çocuğu (altsoyu), çıkarılan kimse “miras bırakandan” önce ölmüş gibi, saklı payını isteyebilir.  Eğer mirastan çıkarılanın altsoyu yoksa çıkarılanın payı diğer mirasçılar arasında paylaşılır.

4- Vasiyetnamenin İptali

Hukukumuzda, kişinin vefatı veya gaipliği halinde, mal varlığının kimlere, nasıl intikal edeceği düzenlenmiştir. Miras bırakan, her zaman mal varlığının yasada belirlenen kurallara göre paylaştırılmasını istemeyebilir. Bu halde, mirasının kimlere, hangi oranda paylaştırılacağını kanunda öngörülen şekil şartlarına uyarak genellikle bir vasiyetname ile kendisi belirleyebilir. Miras bırakanın, belirlemiş olduğu paylaştırma kuralları, kimi zaman hatta çoğunlukla diğer mirasçıların haklarını zedelemektedir. Miras payı zedelenen mirasçılar,  tenkis davası açarak, kanun tarafından korunmuş saklı paylarını alabilirler veya iptal koşulları varsa, menfaatlerine aykırı vasiyetnamenin iptalini talep ederek, kanunda öngörülen miras paylarına kavuşabilirler.

Vasiyetnamenin iptali sebepleri kanunda sınırlı bir şekilde gösterilmiş olup, ancak bu sebeplerin varlığı halinde vasiyetnamenin iptaline karar verilebilir.

İptal sebepleri şunlardır;

1. Vasiyetname, miras bırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmışsa, vasiyetname iptal edilecektir. Kişinin vasiyetname yapabilmesi için on beş yaşını doldurmuş ve ayırt etme gücüne sahip olması gerekmektedir. Örneğin, kişinin vasiyetname yaptığı sırada, yaşlılığından dolayı ayırt etme gücünü etkileyecek bir hastalığı varsa, mirasçılar vasiyetnamenin iptalini isteyebilirler. Kişinin ehliyet durumu doktor raporu ile kanıtlanır.

2. Vasiyetname, yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmışsa, mirasçılar veya vasiyet alacaklısı vasiyetnamenin iptalini isteyebilir. Vasiyetname miras bırakanın gerçek iradesini yansıtmalıdır. Örneğin, lehine vasiyet yapılanların, miras bırakana bakmayacaklarını söylemeleri ve miras bırakan üzerinde manevi korku yaratmaları Yargıtay kararlarında vasiyetnamenin iptali sebebi olarak görülmüştür.

3. Vasiyetnamenin içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlaka aykırı ise, vasiyetnamenin iptali istenebilir. Örneğin, miras bırakanın, mirasçının eşinden boşanması veya evlenmemesi koşuluyla yapılan vasiyetnamenin iptali istenebilir.

4. Vasiyetname,  kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa, vasiyetnamenin iptali istenebilir. Vasiyetname kanunda öngörülen şekillere uygun olarak yapılmalıdır. Aksi takdirde, mirasçılar veya vasiyet alacaklısı vasiyetnamenin iptalini talep edebilir. Vasiyetname, resmi şekilde yapılabileceği gibi, el yazısıyla veya istisnai hallerde sözlü yapılabilir. El yazılı vasiyetname, baştan sona vasiyetçinin el yazısıyla yazılmalı ve vasiyetnamede tarih bulunmalıdır. Resmi vasiyetnamede ise, vasiyetçi, vasiyetin istek ve arzularına uygun olarak düzenlendiğini iki tanık huzurunda beyan eder. Tanıklar ise vasiyetnamenin önlerinde yapıldığını ve miras bırakanı tasarrufa ehil gördüklerini beyan ederler. El yazılı vasiyetnamede, tarih bulunmaması, resmi vasiyetnamede tanıkların vasiyet edeni ehil gördüklerini beyan etmemiş olmaları veya imzaların eksik olması birer iptal sebebidir.

Vasiyetnamenin iptali davası, vasiyetnamenin iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçılar veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabilir.

Vasiyetnamenin iptali davası, lehine vasiyet yapılanlara karşı açılır. Önemle belirtmek gerekir ki; vasiyet eden hayatta olduğu sürece vasiyetnamenin iptali istenemez.

Vasiyetnamenin iptali davası, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyi niyetli davalılara karşı on yıl, iyi niyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl içinde, miras bırakanın son yerleşim yeri Asliye Hukuk Mahkemesinde açılabilir.

Vasiyetnamenin iptali davası, lehine vasiyet yapılanlara karşı açılır. Vasiyetnamenin iptaline karar verilmesi halinde iptal, yalnızca iptalini talep edenler bakımından hüküm doğuracak olup, vasiyetnamenin iptalini talep etmeyenler için geçerli olmaya devam edecektir.

Vasiyetnamede saklı payların ihlal edilmesi, vasiyetnamenin iptali sebeplerinden biri değildir. Saklı payın ihlal edilmesi ancak tenkis davasına konu olabilir. Saklı paylı mirasçının, vasiyetnamede saklı payının da ihlal edilmesi halinde, vasiyetnamenin iptali ile birlikte terditli olarak tenkis de talep edilebilir. Bu ihtimalde, mahkemece vasiyetnamenin iptali talebinin reddi halinde, kanun gereğince miras paylarının bir kısmın korunmuş olan mirasçılar, korunmuş saklı paylarını alabileceklerdir.

Av. Serhat ARASAN

Hukuki sorunlarınız için 0533 373 10 10 nolu danışma hattımızı arayabilir veya İletişim Formu 'ndan bize yazabilirsiniz.